DUVAR ÖRMEK İSTEMİYORSAN SINIR KOY!!!
Uzunca bir süredir pandemi dünyayı kasıp kavuruyor. Pandemi ile beraber hayatın her alanında sınırlandırılıyoruz. Genel kanı sınırların ve aşının bu zorlu dönemin üstesinden gelmemize yardımcı olacağı yönünde … Sınırlar pandemi sürecinde çok güçlü bir silah gibi duruyor. Öyle ki ne zaman kısıtlamalar başlasa hasta ve bulaş oranı azalıyor. Mesafesizlik bizi öldürüyor ve sınır koymayı öğrenemezsek daha fazla can kaybı bizi bekliyor gibi görünüyor. Maske, mesafe ve temizlik bu hastalık ortamında bizlere sunulan tek hijyenik alan, bunun dışı tehlike saçıyor… Somut dünya bize soyut dünyamız da yaşadığımız ve bir türlü oluşturamadığımız sınırların nelere mal olacağını bu dönem çok iyi öğretti. Kendine hijyenik bir alan yaratamayan insanda ruhen ölüme doğru sürükleniyor…
Dr.John Townsend ve Dr.Henry Cloud’un beraber kaleme aldığı ‘’Sınırlar’’ isimli kitap alanında yazılmış en iyi eserlerden olma niteliği taşıyor. Hazır günümüz sınırların bu kadar gündeme geldiği bir zaman bende bu güzel eserden bahsetmek istiyorum… Eser sınır nedir, sınır koymayı ne zaman öğreniriz, sınır koymanın altın kuralları ve yakın ilişkilerde sınırlar konularından oluşuyor. Bu konuların içeriği ise şöyle:
Fiziksel sınırlar genellikle çitler, duvarlar, işaretler, levhalar hatta maskelerle belirlenmiş bir alan oluşturur. Farklı görünse de aslında hepsinin verdiği mesaj aynıdır: burası benim alanım… Manevi dünyamızda da sınırlar maddi dünya kadar gerçek olmasına rağmen maalesef onun kadar görünür değildir. Ancak sağlıklı ilişkiler bu sınırların görünür kılınmasıyla mümkün olabilir. Sınırlar kim olduğumuzu ya da kim olmadığımızı belirler. Bu da benim nerede bittiğim başkasının nerede başladığına açıklık getirir. Böylelikle kendi alanımızı belirler ve sahip olduklarımızla, sorumlu olduklarımızın neler olduğunu netleştirebiliriz. Aksi takdirde insan sorumlu olmadığı bir durumun sahibi olabilir.
Sınırların en önemli ifadesi hayır sözcüğüdür. Çok kolay görünse de çoğu insan bu sözcüğü kullanmakta zorluk yaşar. Hayır dersem karşımdakini kırarım, üzerim düşüncesi ile hayır dersem beni sevmezler düşüncesi sürekli ihlal edilmeye sebep olur. Bunun için hayır demek gerekenlerin ilki kişinin kendisidir. Kendine limit belirleyememiş, nerde durması gerektiğini bilmeyen, sorumluluk alanlarının farkında olmayan, herkesi memnun etmesi gerektiğini düşünen bir kimsenin başkalarının alanına girmesine engel olması pek mümkün gözükmemektedir.
Neden hayır diyemeyiz?
İncitmek, terk edilmek, ayrılık korkusu, bağımlı olma isteği, öfkeden, cezalandırılmaktan korkma, utanılacak bir duruma düşme korkusu, kötü ve bencil olduğunu düşünecekler korkuları sebebiyle hayır diyemeyiz.
Kimler sınır sorunları yaşar?
Yumuşak başlılar, sınırla duvarı karıştıranlar, başkalarının sınırlarına saygı göstermeyenler, denetleyiciler, başkalarının ihtiyaçlarına kulak asmayan tepkisizler genellikle sınır koyma konusunda sorun yaşarlar.
Nasıl sınır koymayı öğreniriz?
Sınırlar çocuklukta öğrenir. Anne babası çocuğun ihtiyaçlarını gerektiği zaman, gerektiği gibi, gerektiği şartlarda karşıladıkların da çocukları ile aralarında güvenli bir bağlanma oluşur. Güvenli bağlanma güvenli alan sınırlarının çizildiği bir bağlanma şeklidir. Çocuk fiziksel ve ruhsal gelişimi itibariyle bu alanın dışına çıkmadan bireyselleşmek ister. Bu süreç üç aşamada gerçekleşir: anneden ayrılma dönemi, deneyimleme dönemi ve uzlaşma dönemi… Önce çocuk annesiyle kendisinin ayrı bir birey olduğunu fark eder. Sonra bir birey olarak yalnız başına deneyimlemeye başlar. Son olarak da bu deneyimlemeler sürecinde ebeveynlerinin rehberliğine ihtiyaç duyarak onlarla uzlaşma yoluna gider. Bu aşamada çocuğun öfkelenmesine izin vermek, sahiplenmenin bencillik olmadığını öğretmek, hayır sözcüğünü kullanmasına izin vermek ve hayırlarını kabul ederek hareket etmek, ayrıca da başkalarının hayırlarına da açık olmasını sağlamak, çocuğun sağlıklı bir sınır mekanizması oluşturmasına sebep olur. Bu sınır mekanizmasının çocukla bütünleşebilmesi için ebeveynlerin sınır uyguladığı için çocuklarına tavır koymaması yani öfkelenmemesi, küsmemesi, çocuğu bencillikle suçlamaması gerekir. Aşırı denetleyen anne-babalar yani çocuğun kendi sınırlarını belirlemesine izin vermeyen onları denetleyen anne-babalar ya da hiç sınır koymayan tepkisiz ilgisiz anne babalar da çocukların sınır problemleri ile dünyaya da var olmalarını sağlarlar. Bir başka şey tutarsız sınırlar, çocuğun tramvatik geçmişinin olması ve kişisel bazı özelliklerde sınır sorunu yaşamasına sebep olur.
Sınırlar nasıl oluşturulur?
Bir kişiye yaptığı hatanın sonuçlarını yaşatmak o kişinin hatasından bir şeyler öğrenmesine sebep olur. İnsanların kendi sorumluluk alanların da hareket etmelerine fırsat vermek, onların yerine onların işlerini, onların hayatlarını kurmaya çalışmamak, ben değil de karşımdaki yapsın anlayışı içinde olamamak, başkalarının sana yapmasını istemediğin şeyi onlara yapmamak da sınır koymaya yardımcı olan yaklaşımlardır. Başkalarının hayırlarını kabul etmek, bizim hayırlarımızın da daha kolay kabul edilmesine sebep olur. Sınır koyarsam şöyle olur böyle olur korkularından kurtulmak, hayatı özgür bir şekilde yaşamanın mutluluk getireceğine inanmak ve bu motivasyonla hareket etmek sınır belirlemede yardımcı unsurlardandır. İncinmekle zarar vermek arasında büyük bir fark vardır sınır koyduğunuzda insanlar incinebilirler fakat onlara zarar vermezsiniz. Bunun bilinciyle hareket etmek gerekir. Sınır koymak bir kere yaparak öğretebileceğiniz bir davranış değil, ilerlemeci bir tutum izlemeniz gereken bir davranıştır.
Başkalarının koyduğu sınırları özenerek hayatınızı sürdüremezsiniz. O yapabiliyor ben yapamıyorum demek aslında bir kaçış noktasıdır. Sınırlar koyduğunuzda her zaman başarılı olamayabilirsiniz. Bu sizin başarısız birisi olduğunuzu değil, sınır konusunda başka bir deneme yapmanız gerektiği anlamına gelir. Ya gereğinden fazla sınır koymuşsunuzdur, ya da gereğinden daha az sınır koymuşsunuzdur. Sınır koyma limitlerini deneye deneye öğrenirsiniz. Biz insanlarla ilişki halinde bulunuyoruz. Ben sınır koyuyorum bundan sonra deyip de sınır konulmaz. Koyduğunuz sınırlara insanları maruz bırakmak zorundasınız. Bu da sizin belirgin sınırlara sahip olmanıza yardımcı olan bir davranış olacaktır…
Sınırlarla ilgili yanlış inanışlar nelerdir?
Kendimle ilgili sınırlar belirlersem bencillik etmiş olurum. Sınırlar itaatsizliğin işaretidir. Sınırlarımı oluşturmaya başlarsam insanlar beni incitir. Sınırlarımı belirlersem başkalarını incitirim. Sınır koymam öfkeli olduğum anlamına gelir. Başkalarının sınırlar koyması beni incitir. Sınırlar suçluluk hissetmeme yol açar. Sınırlar kalıcıdır, bu yüzden köprüleri yakmaya korkuyorum. Bu tarz yaklaşımlar sınır oluşturmadaki başarısızlığımızın en temel sebepleridir.
Sınır koymayı çocukluğunuzda öğrenemediniz bundan sonra sınırları hiç öğrenemeyecek misiniz ?
Bundan sonra da sınırlar öğrenile bilinir, ancak bazı koşulları bulunmaktadır. Bunlardan ilki her şey bir neden-sonuç ilişkisi içerisinde gelişir. Eğer siz nedenlerini oluşturan kişinin, sonuçlarını ödemesine izin vermezseniz, bu kişi asla sınırları öğrenemez. Bu kişi siz de olabilirsiniz yani her sıkıştığında imdadınıza birileri koşuyorsa hiçbir zaman kendi sınırlarınızı öğrenemeyeceksiniz demektir.
Sınırları oluşturmanın bir diğer kuralı da sorumluluk kuralıdır. İnsanlar kendi hayatlarının sorumluluğunu almalıdır. Biz de buna izin vermek zorundayız. Aksi takdirde başkalarının hayatının sorumluluğunu aldığınızda hem kendi sınırlarımızı ihlal etmiş oluruz, hem de o kişinin kendi sınırları içerisinde hareket etmesine engel olmuş oluruz. Genellikle bazı insanlar kendi sorumluluklarını başkalarının üzerine atmayı yardım etme, ihtiyaç olarak göstermeye çalışırlar. Siz de bu yardımda bulunmadığınız zaman sizi bencil olmakla suçlarlar. Bir insana ilgi ve sevgi beslemek, o insanın olabileceğinin en iyisi olması için çalışmaktır. Başkasının sorumluluk alanına girdiğinizde ve onun sorumluluklarını aldığınız da, o kişinin gelişmesine izin vermiyorsunuz, zannettiğiniz gibi o kişiyle sevgi dolu bir ilişki kurmuyorsunuz demektir.
Sınır koymak için en gerekli yakıt güçtür. Çünkü sınırlarınızı güçsüz olduğunuz için koyamadığımız. Güçlenmek ise ancak enerjinizi değiştiremeyeceğiniz şeylerle tüketmemek ile olur. Siz sadece kendinizi değiştirebilirsiniz başkalarını değiştiremezsiniz. Eğer birileri sizin sınırlarınızı ihlal ediyorsa, onların değişmesini bekleyerek sadece boş bir yanılgı içerisinde olursunuz. Bunun içinde değişime kendinden başlamak aynı zamanda potansiyelini de fark etmeye ve bu sayede de güçlenmeye sebebiyet verir.
Sınırlar belirlemeye çalıştığınızda sizi ilk zorlayan şey hayır diyebilme becerisidir. Çünkü hayır dediğinizde küserler, bizden ayrı dururlar diye korku ve endişe yaşarız. Bu korkunun temelinde aslında bizim de bize hayır dendiğinde bunları yapmamız vardır. Eğer biz insanların özgür seçimlerine saygı gösterirsek, bizim de özgür seçimlerimize saygı gösterilir. Yani biz hayırlarıyla insanların sever, saygı gösterir ve herhangi bir şekilde onlardan ayrılmaz, bu durumu kişiselleştirmezsek onlar da bize öyle davranırlar. Eğer bir sınır sorunu yaşıyorsak bu sınırların çerçevesini bilmemizle alakalıdır. Kendi sınırlarını çiğneten bir kişi mutlaka başkalarının da sınırlarını çiğniyordur ama bazen bunun farkında olmayabilir. O yüzden kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma kuralı burada devreye girer. Saygı ve kabullenme süreci sınır oluşturmada önemli bir etki haline gelir.
Sınır belirleyemememizin bir diğer önemli sebebi de vermeyi kültürümüzde çok önemli saydığımızdandır. O yüzden bizden istenenlere hep cevap veririz yerine getirmeye çalışırız. Çevrenizdeki istekler sizin yaşamınızı zorluyorsa aslında bu verme eylemini sevgi dolu bir şekilde yapmıyorsunuz demektir. Siz sevgiyi kaybetme korkusuyla veriyorsunuz, bunu anladığımız zaman bu korkudan azad olup özgürleştiğiniz de yaptıklarınız size görev gibi gelmeyecek mutluluk verici bir eyleme dönüşecektir.
Sınır koymaya karar verdiğinizde elbette ki birtakım tepkilerle karşılaşacaksınız. Kimsenin sizi anlamasını ya da aferin demesini beklemeyin bu pek mümkün olan bir şey değil. Burada yapılması gereken şey koyduğunuz sınırları değerlendirmek, kendinizi karşınızdakinin yerine koymak, objektif kararlar verebilmektir. Eğer koyduğunuz sınırlar merkezinde kendinizin olduğu, amacı kimseyi yıpratmak olmayan, kimseye bedel ödetmek olmayan, sadece kendi sinirlerinizi korumak için yaptığınız eylemler karşı tarafı rahatsız ediyorsa bu onların problemidir. Bu değerlendirme ile yola devam etmek sınırlar oluşturmada bize yardımcı olan bir etkiye sahiptir.
Sınırlarınıza karşı gösterilen tepkiler size durdurmamalı… Eğer sınırları olan bir hayata sahip olmak istiyorsanız, ihlal edilmek istemiyorsanız zamanla koyduğunuz sınırların artık sizin hakkınız olduğuna inanmalı ve o özgürlük çerçevesinde hareket etmelisiniz. Yani siz kimseye bir şeyler anlatmaya çalışmak için ya da birilerini hayatınızdan çıkarmak için bunları yapmıyorsunuz. Siz hakkınız olan şeyi yapıyorsunuz. Zaman sizin hakkınız olan bir şey ve kendi zamanınız onu istediğinize verirsiniz. Haklarınızdan dolayı da suçluluk duymamalısınız sınır oluşturma sınırları devam ettirmekte en önemli ilke budur.
Sınır oluşturamamamızın bir diğer nedeni de başkalarının hayatları ile gereğinden fazla ilgileniyor olmanız. Buna bir çeşit kıskançlık diyebiliriz. Eğer sınırlar oluşturmak istiyorsak bir an önce hayatımızın merkezine kendimizi koymak zorundayız. Başkasının sahip oldukları, başkasının içinde bulunduğu şartlar başkası ile ilgilidir. Sahip olmak istemek, sürekli onunla ilgilenmek anlamına gelmez. Sahip olmak istediklerimiz için emek sarf etmemiz gerekir. O kişiyi kıskanarak bütün ilgimizi o kişinin üzerinde yoğunlaştırarak bunu yapamayız…
Sınır koyma çabası sürekli olarak üzerinde çalışılması gereken bir konu ve pek çok deneme yapacaksınız. Çoğunda başarısız olacaksınız, yeni yeni denemelerle başarılı olmayı öğreneceksiniz. Tıpkı sınır koymakta bir çocuğun yürümeye başlaması gibi bir şey, bir çocuk yürümeyi nasıl öğreniyorsa sınır koymakta zaman alan öğrenilen bir şey…
Sınır oluşturmada sınırlarımızı dile getirmekte önemli bir etkendir. Ancak bu dile getirme çok fazla görünmeyen bir şey olduğu için siz sınır koyduğunuzda karşınızdaki insanlar sizin öfkeli olduğunuzu, o kişiye sinirlendiğinizi düşüne bilirler . Bunlara aldırmayın. Zamanla bunu öfkeden, sinirden, gerginliğinizden ya da tepkisel bir şekilde yapmadığınızı, aslında sizin gerçek kişiliğinizin, benliğinizin bu olduğunu onlar da anlayacaklar… Pes etmeyin
Cahil Hoca 9 Mayıs 2021